2 Ağustos 2020'de kronos34.news isimli çevrimiçi gazetede yayımlanan, Selahattin Sevi tarafından Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doktor Figen Algül ile gerçekleştirilen röportaj, Doğu Akdeniz gerilimini takiben Atina Haber aracılığıyla yeniden gündeme taşınıyor.
Yunanistan’ın çok izlenen televizyon kanallarından ANT1’in içerik sorumlusu George Pofantis, Türkiye’nin Ayasofya’ı camiye çevirme kararının ardından bir Türk dizisinin yayınını iptal ettiklerini duyurdu.
Ülkede rating rekorları kıran ilk Türk dizisi “Yabancı Damat” adlı yapımdı. “Yabancı Damat”ın ardından Yunanistan’da 2010’dan itibaren Türk dizileri furyası başladı ve bu ilgi artarak devam etti.
TÜBİTAK bursuyla Atina Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Bölümünde post-doktora araştırmasını yapan Dr. Figen Algül’ün, “Yumuşak Güç ve Kültürlerarası İletişim Açısından Türk Dizilerinin Yunanistan’daki Etkileri” çalışması yaşanan süreci ve bugünü anlamak için çok önemli.
“Kırk Yıllık Kişisel Tarihimde Türk-Yunan İlişkileri, Azınlık Hakları, Milliyetçilik ve Ötekileştirme…” başlıklı yazısında belirttiği gibi kendisini kültürlerarası iletişimde “öteki” olarak adlandırılanla diyaloğa girmenin bireyi nasıl dönüştürdüğünün canlı bir örneği olarak gören Algül, bu “dönüşümü” şöyle özetliyor: Benim de çocukluğum ve ilk gençliğim milliyetçi, şovenist ders müfredatına, aynı tarzda siyasal ve medya söylemlerine maruz kalarak geçti. Ne yazık ki her iki ülkede de eğitim sistemi, medya söylemi ve siyasal söylem açısından aynı durum söz konusu. Eğer ki iletişim fakültesinde okumasaydım, medya söylemlerine eleştirel gözle yaklaşma formasyonunu edinmemiş olsaydım, gazetecilik yapmamış olsaydım, Rum ve Yunan dostlar edinmemiş olsaydım ve Yunanistan’da yaşamamış olsaydım muhtemelen ben de hala 1996 Kardak Krizi sırasındaki bakış açısına sahip Figen olarak kalacaktım.
Marmara Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Figen Algül ile Türk dizileri bağlamında iki ülke arasında yaşanan “bıçak sırtı” süreci konuştuk…
Ben de önceki gün yaptığınız bir paylaşımla öğrendim, Yunanistan’da Türk dizilerini yayınlayan televizyon kanalı ANT 1 Ayasofya ile gelişmelerden dolayı protesto kararı almış ve artık Türk dizilerini yayınlamayacakmış? Öncelikle bu ne anlama geliyor?
Evet, dün edindiğimiz bir bilgiye göre Yunanistan’daki Antenna (ANT1) kanalı Türk televizyon dizisi yayınlamaktan vazgeçtiklerini duyurdu. Bu ne anlama geliyor? Bu bakış açısını Yunanistan’da Türk televizyon dizilerini yayınlayan diğer kanallar (Star TV, Skai TV, Alpha TV…) da sürdürebilir ve ülke genelinde Türk televizyon dizilerinin yayınlanışı durdurulabilir.
Türk televizyon dizilerinin Yunan toplumundaki yerini daha net anlayabilmeniz için size Yunan toplumunda, Yunanistan’ın ırkçı faşist partisi Altın Şafak taraftarlarına karşı geliştirilmiş bir sloganı söylemek isterim:
”Χρυσαυγίτη, Χρυσαυγίτη, η μαμά σου βλέπει τούρκικα στο σπίτι.(okunuşu ile: Chrysavgíti,Chrysavgíti,i mamá sou vlépei toúrkika sto spíti. Yani şu demek: Altın Şafaklı, Altın Şafaklı, Annen evde Türk dizileri izliyor.
Bu slogan başlı başına Türk televizyon dizileri açısından Yunanistan’daki durumu ortaya koyuyor aslında. Çünkü Yunan toplumunda kadın erkek fark etmez, orta yaş üstü büyük çoğunluk, sabah-öğle ve akşam kuşaklarında yayınlanan Türk televizyon dizilerini izler. Türk televizyon dizileri Yunanistan’da Türkiye’deki gibi haftada bir akşam çok uzun bir bölüm şeklinde yayınlanmaz. Türkiye’de yayınlanan bir bölüm Yunanistan’da dört veya belki beş parçaya bölünür ve “arkası yarın” şeklinde her gün yayınlanır. Bir anlamda geçmişte Türkiye’de de çok popüler olan Latin Amerika dizileri gibi diyeyim.
Peki, ANT1’in bu protesto kararı diğer Yunan televizyon kanalları tarafından da uygulanırsa Yunanistan’daki günlük yaşamda nasıl etkileri olur?
Yunan toplumunun bireyleri, siz sokaklarda dolaşırken ya da alışveriş yaparken hangi dükkana girseniz sizin Türkiye’den geldiğinizi öğrendiklerinde ilk açtıkları konu, dizileri Yunanca alt yazılı olarak izlerken öğrendikleri Türkçe kelimeler eşliğinde Türk televizyon dizileri olur. Size x diziyi ya da y diziyi izledin mi diye sorarlar. Ve tabii ki, z dizisinin gelecek bölümünde ya da finalinde ne oluyor diye sorarlar ) Diğer bir nokta da şu; Yunanistan’da ırkçı ve faşist parti Altın Şafak yanlıları hariç sokaktaki sıradan vatandaş dahi, sizin Türkiyeli olduğunuzu öğrendiğinde “sorunlar politikacıların arasında, halkların arasında bir sorun yok” diye tepki verir… Belki çok klişe bir tepki olarak görebilirsiniz ama ben Türkiye’de henüz bu bilinci göremiyorum ne yazık ki… Eğer ki protesto kararı tüm kanallara yayılırsa ve kalıcı olursa işte oluşan bu sıcak atmosferden mahrum kalacağız sanırım.
“Türk - Yunan yapımı filmler vardı. Cunta ile sona erdi.
Yunanistan’da Türk dizileri ile ilgili akademik çalışması olan bir bilim insanı olarak, sürecin nasıl başladığını anlatabilir misiniz? Bir söyleşinizde belirttiğiniz gibi bu sadece bir dönem ekonomik krizde daha ucuz bir çözüm olması mıydı?
Aslında Yunanistan’da Türk televizyon dizileri furyası birdenbire başlamadı. Bu durumun bir tarihsel arka planı var. Tarihsel sürece baktığımızda 1964-1968 yılları arasında Yunanistan’da Türk sinema filmleri furyasının olduğunu görüyoruz ve Türk-Yunan ortak yapımı sinema filmlerini görüyoruz. Hülya Koçyiğit’in Yunanistan’da; Yunan sinemasının en popüler ve en başarılı oyuncularından biri olan Aliki Vuyuklaki’nin Türkiye’de çok ama çok ünlü olduklarını görüyoruz. Fakat bu süreç Yunanistan’da 1967’de başa gelen cunta yönetimiyle birlikte bir anda sona eriyor.
Sonrasında, benim ilk gençliğime de denk gelen 1990’lı yıllarda iki ülke arası ilişkiler çok sert geçiyor. Bu sertlik sadece siyasette, dış politikada, askeri alanda değil, her alanda görünüyor. Örneğin 1993’te İtalya’nın Torino şehrinde gerçekleşen Saporto Kupası’nın finali Selanikli Aris ile Efes Pilsen arasında oynanmıştı ve 50-48 maç sonucu ile kupayı Aris almıştı. Ancak maç sonrası yaşanan korkunç görüntüler bir kez daha hafızalara kaydedilen bir başka imge haline gelmişti. Centilmenliğin esas olduğu spor alanında bile Türkiye ve Yunanistan takımları arasındaki kavga görüntüleri 90’lı yıllarda olağan hale gelmişti.
Biliyorsunuz, Ocak 1996’da da yine medyanın etkisini de alarak Kardak Krizi patlak veriyor. Ki tarihsel süreci düşündüğümüzde 6-7 Eylül 1955 pogromunda da medya olayın direkt aktörüdür.
Ve Şubat 1999’da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Dış İşleri Bakanı Selanikli bir ailenin çocuğu olan İsmail Cem iken Yunanistan’daki mevkidaşı ise annesi bir Amerikalı olan Yorgo Papandreu oluyor. Sanki iki tarafta da bir yumuşama isteği oluşuyor.
7 Ağustos 1999’da ise o korkunç afeti, Gölcük Depremi’ni yaşıyoruz. Kardak Krizi sırasında savaş naraları içeren manşetleri atan gazeteler bu sefer Yunanca okunuş haliyle “Teşekkürler Komşu- Efharisto Poli File” diye manşetler atıyor. Deprem felaketi üzerine ilk yardım gönderen ülkeler arasında Yunanistan oluyor. Bunu Atina’da yaşanan deprem ve bu sefer Türkiye’nin Yunanistan’a yardım göndermesi takip ediyor. Deprem felaketlerinin ardından iki toplum arasındaki yumuşamaya Cem ve Papandreu kameralara hiç alışık olmadığımız görüntülerle karşılık verdi.
Birlikte barış için güvercin uçurdular, Papandreu zeybek oynadı, Cem çömelip onu alkışladı. Yani Ege’de barış rüzgârları esmeye başladı. Bir de tabii 2000 yılında ortaya çıkan Lozan Mübadilleri Vakfı oluşumunun katkısı çok büyük. Bu sefer gazetelerde “Suyun İki Yanında Ortak Kültür” haberlerini, yazılarını görmeye başladık.
Ve işte 2000 yılında prodüksiyon anlamında tarihsel bir ilk yaşanıyor. Bu çok bilinmez. Genellikle milat olarak Yabancı Damat dizisinin 2004 yılında Yunanistan’da yayınlanması alınır.
“Yabancı Damat” dönemin ruhuna uygun, iki ülke arasındaki kültürel etkileşimi itici bir işleve sahip oluyor…
1999 yılından itibaren Türker İnanoğlu’nun sahibi olduğu Erler Film Şirketi ile Atina’da da Hristos Elmacıoğlu’nun sahip olduğu Epsilon yapım şirketi birlikte iş yapmaya başlıyor. Ve bu iki şirket 2000 senesinde ortalama otuz yılın ardından bir Türk-Yunan ortak yapımına imza atıyor. Türkçe adı ile “Oyunbozan”; Yunanca adı ile “Üçlü Oyun” sinema filmi çekiliyor. Zeki Alasya ve Okan Bayülgen gibi Türk oyuncuların yer aldığı filmde Yunan oyuncular da yer alıyor. Tamamı ile Türk-Yunan ortak yapımı bir sinema filmi. Fakat film Yunanistan’da hiç tutulmuyor, neredeyse 5 bin civarı bilet kesiliyor sadece. Türkiye’de ise daha iyi sonuçlar elde ediliyor. Film Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne dahi katılıyor. Fakat iki toplumun da böyle bir ortak yapıma henüz hazır olmadığını görüyoruz bu sinema filmiyle… Çünkü Atina’nın bazı bölgelerinde filmin afişleri dahi sökülüyor.
Ve 2004’e gelindiğinde ise Türker İnanoğlu ile Erler Film Yabancı Damat televizyon dizisini çekmeye başlıyor ve Türkiye’de yayına giriyor. Ve İnanoğlu’nun, Elmacıoğlu’na dizinin Yunanistan’da da yayınlanmasına dair götürdüğü teklif üzerine Epsilon firması Yunan kanalı MEGA TV (ekonomik sıkıntılardan ötürü Yunan Mega TV kanalı geçen sezon kapandı. 2020’de tekrar açıldı. Aslında Vangelis Marinakis’in medya holdingine bağlı farklı bir kanal oldu, ama Marinakis, “Mega” ismini ve eski kanalın arşivini kullanma hakkı elde etti.) ile görüşmeler yapıyor. Anlaşıyorlar ve ilk 15 bölümü Yunanistan’a getiriyorlar. Ve 2004 Temmuz ayının sonunda, -ki bu Yunan televizyon sektörü açısından ölü sezondur. Çünkü yazın yeni diziler hiç başlamıyor. Yaz aylarında her zaman tekrarlar yayınlanıyor. İnsanlar tatilde oluyor, kimse televizyon seyretmiyor. Hele saat akşam 11’de Yunanistan’da herkes deniz kenarında yemeğe gidiyor.- Yabancı Damat dizisi, Yunanca alt yazılı oalrak, dublajsız bir şekilde Yunan Mega TV kanalında yayınlanmaya başlıyor.
İlk dizi " Yabancı Damat" reyting rekorları kırıyor.
Dizi yayınlanmaya başladıktan sonra ilk hafta reytingler iyi gelince, yayınlanma saati akşam 10’a çekiliyor. Reyting daha da artıyor. Bu sefer, bir ay sonra, yayın saati akşam 9’a yani Yunanistan’ın prime-time’ına çekiliyor. Ve görülüyor ki, Yabancı Damat dizisinin yayınlandığı saat akşam 9’da Atina’da yollar bomboş, herkes diziyi izliyor. Böylelikle çok büyük bir başarı elde ediliyor. Tabii Türkiye’de yeni sezonun bölümleri çekilmeye başlanıyor. Ve bir Türk televizyon dizisi Yunanistan’da Yunan televizyon dizisinden daha büyük başarı elde ediyor. İki ülkede de bütün gazeteler Yabancı Damat dizisine dair haberler yapıyor. Ve Eylül ayından sonra dizi ana haber bülteninden sonra gösterilmeye başlanıyor. Ve gayet başarılı. Ve Yabancı Damat dizisinin Yunanistan’daki yolculuğu üç sene sürüyor. Özetle Yabancı Damat televizyon dizisi politikacıların önüne geçiyor ve iki toplum arasında bir yakınlaşma daha böylelikle sağlanıyor. Hatta Türker İnanoğlu’na Kültür Bakanlığı’ndan ve Turizm Bakanlığı’ndan ödüller veriliyor.
Peki Yabancı Damat televizyon dizisi neden bu kadar tutuldu?
Evet, bu dizi o kadar tutuluyor ki, bir Kuzey Yunanistan Üniversitesi ile Chicago Üniversitesi bu konuda araştırma yapıyor. Diziyi hiç bilmeyen izleyicilere iki bölüm izlettirildi ve görüşleri soruldu. Sosyolojik açıdan dizideki Yunan ailesi çok zengin bir aileydi; Türk ailesi ise orta halli ve muhafazakar bir Gaziantep ailesiydi. Peki diziyi beğenen Yunanlılar bu sorulara nasıl cevaplar verdiler? “Biz bu dizideki Türk ailesinde kendi ailemizi görüyoruz, tıpkı 60’lı yıllarda olduğu gibi. Büyüklere sevgi ve takdir gösteriliyor, ailece hep beraber akşam yemeği yeniliyor. Ve tabii ki saygı; dedeye saygı, büyüklere saygı… Ve yemekler, yemekler aynı… Ve diyorlar ki; biz Türkleri tamamen bambaşka bilirdik.” Buradan aslında Yunan toplumunun o yıllarda Türkler hakkında çok da bilgi sahibi olmadığını, sadece medya iletileriyle zihinlerinin şekillendirdiklerini anlıyoruz. Ve görüyorlar ki, din ve dil dışında aslında iki toplum arasında pek de bir fark yok.
Üç sene süren bu Yabancı Damat televizyon dizisinin son bölümü ise turizme büyük katkı sağlıyor aslında. Son bölüm Yunan adalarında ve Türkiye’nin Ege sahillerinde çekiliyor. Dizinin sonunda Türk kadın-Yunan erkekten oluşan çift evleniyor ve aileleriyle birlikte bir deniz seyahatine çıkıyorlar. Ve Girit’te, Santorini’de ve Patmos’da çekimler yapılıyor. Böylece bu dizi de iki toplum arasındaki buzların erimesine büyük katkıda bulunuyor.
Peki Yunanistan’da Türk dizi furyası nasıl başlıyor?
Yabancı Damat’ın ardından, Bir İstanbul Masalı ve Asmalı Konak televizyon dizileri de 2005 yılında, Yunanistan’da Alpha TV’de yayına giriyor. Ancak, Yunanistan’da Türk televizyon dizileri furyasının başlaması 2009’da Yunanistan’da ortaya çıkan ekonomik krizin ardından oluyor. O dönem bir Yunan prodüksiyonu televizyon dizisi bölüm başına 60 bin-100 bin Avroya tekabül ederken, Türkiye’den ithal edilen bir televizyon dizisi bölüm başına 15 bin Avroya mal oluyordu. 2009’da kriz çıktığında Yunan televizyon kanalları yapımcılara bu rakamları ödeyemez haldeydi. Dolayısıyla Yunan televizyon kanalları hem Yabancı Damat’ın toplumda tutulmasıyla gelen başarı hem de ardından ekonomik nedenlerden ötürü Türk televizyon dizilerine yöneldi. Ve 2010’da Antenna TV (ANT) ile Makedonia TV’de Binbir Gece adlı Türk televizyon dizisinin yayınlanmaya başlamasıyla Yunanistan’da Türk televizyon dizileri furyası başladı.
"Yunanlılar dizilerde Türkiye'nin seküler yüzünü gördüler"
Yunanistan’ı sarsan ekonomik krizde Türk dizileri nasıl bir işlev gördü? Biliyoruz ki bu dizilerin çoğu Türkiye’deki gündelik gerçekliğe de uymayan Boğaz manzaralı ya da konaklarda çekilmiş işlerdi? Neler söylemek istersiniz?
Yunanistan’da TÜBİTAK bursuyla yürüttüğüm post-doktora araştırmamın konusu “Yumuşak Güç ve Kültürlerarası İletişim Açısından Türk Televizyon Dizilerinin Yunanistan’daki Etkileri” üzerineydi. Araştırmanın sonuçlarına göre 2004’ten bu sezona kadar Yunanistan’da yayınlanan Türk televizyon dizilerinin yapısal özelliklerine baktığımız şunları görüyoruz: Türk dizileri öncelikle yüksek bütçelerle çekilen ve kaliteli prodüksiyonlar. Bu dizilerdeki teknik düzey çok yüksek.
Sinematografik yaklaşımla, sinematografik teknik ve çekim planları kullanılarak, çoğunlukla kapalı stüdyolarda değil açık mekanlarda çekiliyor. Dolayısıyla bu diziler estetik bakımdan çok başarılılar. Dizilerde rolünü iyi oynayan başarılı aktrist ve aktörler yer alıyor. Anlatı yapıları bakımından melodramatik ve romantik yapılar ve tempo düşük, yavaş ilerliyor. İçerik olarak ise her gün olan, günlük olaylara odaklanıyor yani hayatın içinden ve gerçekçi içeriklere sahipler. Türk televizyon dizilerinde toplumların yavaş yavaş unuttuğu kültürel değerler, tarihi yaşanmışlıklar, kişisel ilişkilerin yakınlığı, arkadaşlık ve aile bağları var. Dolayısıyla nostaljik ve otantik ögeler taşıyorlar. Bu dizilerde sevgi, nefret, ihanet, öfke, şehvet, hayal kırıklığı vb. ni görüyoruz. Tüm bunlar küresel olarak tanımlanmış duygular ve insanlar bu duygular tarafından harekete geçiriliyor. Diğer yandan Türk dizilerinde genellikle Türkiye’nin seküler yüzünü görmekle birlikte, sosyal sınıfların sentezini de görüyoruz.
İstanbullu Gelin
Yabancı Damat dizisi konusu itibarıyla Yunanistan’da popüler olması normaldi. Diğer diziler nasıl bu kadar popüler oldu? Yunan halkı Türk dizilerinde ne buldu?
Son yıllarda, Türk TV dizilerinin popülaritesi sadece ülke içinde değil, aynı zamanda yurt dışında, Orta Doğu, Yunanistan, Balkanlar ve Latin Amerika’da da önemli ölçüde artmıştır. Buna etken olan nedenler arasında öncelikli olarak televizyon Türk dizilerinin kaliteli prodüksiyonlar ve hayatın içinden, gerçekçi içeriklere sahip olmasını sıralayabiliriz. Türk televizyon dizilerinde melodramatik ve romantik anlatı yapıları bulunmaktadır. Tüm bunlar izleyiciyi çeken unsurlardır.
Bunun yanı sıra, Latin Amerika dışında saydığımız bölgeler için genel olarak ortak tarih, yakın coğrafya ve kültürel yakınlığı vurgulayabiliriz. Ve tabii egzotizm ile oryantalist bakış açısının da etkisi büyüktür.
"Yunan Halkı Türk dizilerinde kendisini buldu"
Yunanistan Türk dizilerinin yayınlanması açısından başlı başına bir araştırma konusudur çünkü iki taraf da birbirine yıllar boyunca tarih derslerinde, politikada, medyada “öteki” olarak gösterilmiş, benimsetilmiş ve öğretilmiştir.
Yunan izleyicilerin Türk televizyon dizilerini izlemelerinin nedenleri arasında saha araştırması sonuçlarına göre şunları sıralayabiliriz: Yunanlı izleyiciler Türk televizyon dizilerinde 60’lı yılların Yunanistan’ındaki kendi aile yapılarını görmektedirler. Yani nostalji yaşamaktadırlar. Büyüklere saygı, ailece birlikte yenilen akşam yemekleri gibi. Yunanistan’da yayınlanan ilk Türk dizisi olan Yabancı Damat dizisi sayesinde Yunanlar Türklerle ne kadar benzediklerini görmüş ve bu durumu izleyici görüşmelerinde ifade etmişlerdir. Diğer bir deyişle Türklerin de Yunanlar gibi aile içi ilişkilere, insani değerlere sahip sivil insanlardan oluşan bir toplum olduğunu görmüşlerdir. Bu diziyle birlikte iki toplum arasındaki buzlar erimeye başlamıştır. Yunan yapımlarının kaliteleri Türk televizyon dizilerine göre daha düşüktür. Diğer yandan Yunan televizyon magazin dergileri de bu Türk dizilerinin DVD lerini vermeye başlamış ve böylelikle farklı bir izleyicilik yapısı ortaya çıkmıştır. Türk dizilerindeki bölüm başına olan süre çok uzun olduğu için genelde bir dizi bölümü dörde, beşe bölünmekte ve soap opera ya da arkası yarın şeklinde her gün yayınlanmaktadır. 2004’ten bu yana Yunanistan’da 60’tan fazla Türk dizisi yayınlanmıştır. Yunanların önemli bir bölümünün aile büyükleri Türkiye topraklarından gelmektedir. Dolayısıyla Türk dizilerine karşı kültürel yakınlık duymaktadırlar. Cinselliğe dair ögelerin yoğun gösterilmemesi Yunanların ailece ve çocuklarıyla birlikte de dizileri izleyebilmelerini sağlamaktadır.
Diğer yandan tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Yunanistan’da da yıllar boyunca Latin Amerika televizyon dizileri yayınlanmıştır. Latin Amerika televizyon dizilerini yıllarca izlemiş olan Yunanlı izleyiciler Türk televizyon dizilerine de kolay adapte olmuşlardır. Çünkü Latin Amerika’nın dizi formatı olan Telenovelalar ile Türk televizyon dizilerinin anlatı yapılarında benzerlikler bulunmaktadır. Örneğin iki tür de, erkek ve kadın, iyi ve kötü, güç ve boyun eğme gibi dikotomilere yer vermektedir. Telenovela kahramanlarının sıkıntıları genellikle sosyal çatışmadır; geçmişten gelen sevgililere karşı intikam, yasak aşk, sınıf atlama; hepsi çok yoğun duygu içeren dramatik bir tarz ve genellikle mutlu sonlar ile gösterilir. Latin Amerika dizilerindeki sosyolojik yapı da genel olarak büyük şehirlere göç, banliyöler, daha parlak bir yaşam arzusu gibidir. Tüm bu unsurlar Türk dizilerinde de mevcuttur.
Türk dizilerinin yavaş ritmi ve iffetli hikayeleri o sırada Yunanistan’da yayınlanan yerli ve yabancı yapımların daha cinsellik temelli ve cüretkar içerikleriyle doğrudan tezat oluşturmuştur. Ve bu “eski moda” yaklaşım, sadece güzel ve dikkatli bir şekilde yavaş inşa edilmiş aşk hikayeleri isteyen insanların takdirle karşıladığı bir tercih değişikliğine neden olmuştur.
60’dan fazla dizi gösterildi
Bugüne kadar Türk dizilerini kaç kanal yayınladı ve toplamda kaç dizi film gösterildi?
2004 yılından bu yana en çok dizisi yayınlayan Yunan televizyon kanalı Antenna’dır (ANT 1). ANT 1 kanalını Mega ve Alpha kanalları takip etmektedir. Ancak Yunanistan’da 2004 yılında ilk Türk Televizyon dizisini (Yabancı Damat) yayınlayan ve bugüne kadar 17 adet Türk televizyon dizisini gösteren Mega TV ekonomik nedenlerden ötürü Ekim 2018’de kapanmıştır. Saha araştırmasının sona erdiği Eylül 2019’da Türk televizyon dizilerinin gösterimde olduğu Yunan televizyon kanalları Star, Skai, Alpha ve ANT 1 kanallarıdır. Yunanistan’da 2004’ten bu yana 60’tan fazla Türk televizyon dizisi yayınlandı.
Yunanistan’da biliyoruz ki bütün diziler ve yabancı filmler anadillerinde gösteriliyor. Dizilerin Türkçe’nin bu ülkedeki popülerliğine nasıl bir katkısı oldu?
Özellikle Türk dizileri Yunanistan’da dublajsız gösterildiği için Türkçe öğrenenlerin sayısında büyük oranda artış yaşanmıştır. Diğer yandan ötekine karşı oluşmuş ön yargıların azalması, iki toplum arasında kültürlerarası diyaloğun artması, turistik faaliyetlerde artış ve karma evliliklerde artış gözlemlenmiştir.
Türk dizilerinin Yunanistan’daki macerası ile ilgilli istatistiki veriler var mı? Var ise paylaşabilir misiniz?
Saha çalışması için seçilen örneklem Tarafından En Çok Takip Edilen İlk 10 Türk Televizyon Dizisi sırasıyla; Binbir Gece, Muhteşem Yüzyıl, Aşk-ı Memnu, Ezel, Yabancı Damat, İstanbullu Gelin, Anne, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Sen Anlat Karadeniz ve Elif.
Türk dizilerinin yayından kaldırılmasının seyirci üzerine nasıl bir etkisi olur?
Yunanistan’da farklı bir televizyon dizisi izleyicilik yapısı da var. Magazin dergileri her hafta Türk televizyon dizilerinin DVD’lerini veriyor. Ayrıca çok çeşitli sosyal paylaşım ağlarında gönüllü olarak Türk dizilerini Yunan altyazıyla çeviren gruplar var. Bence Yunanlı izleyiciler başka kanallardan Türk televizyon dizilerini takip etmeye devam edecek. Faşist ve ırkçı parti Altın Şafak taraftarlarına karşı “Altın Şafaklı, Altın Şafaklı, annen evde Türkçe dizileri izliyor!” sloganını geliştirmiş ve bu bilince sahip Yunan toplumundan bahsediyoruz?
Türk dizilerinin yayından kaldırılmasının seyirci üzerine nasıl bir etkisi olur?
Yunanistan’da yaşayan, hem gündelik yaşama dair gözlemleri olan hem de bilimsel çalışmalar yapmış biri olarak dizilerle ve Türkiye’nin “yumuşak gücü” ile oluşturulan pozitif havanın böylesi bir siyasi etki ile bozulması hakkındaki yorumunuz ne olur?
Çok üzücü, büyük yol katedilmişken tekrardan 90’lara, iki ülke arasında her alanda sertliğin yaşandığı döneme döndüğümüzü hissediyorum.
Belki daha öncesi de var ama, 80’lerde ve 90’larda müzik yoluyla kurulan bağ, 2000’lerde dizilerle başarılan pozitif ortamın bozulması bu kadar kolay olabilir mi? Yoksa bu dönemde, özellikle de 1999 depremi sonrası yaşanan iyi ilişkiler kökleşti mi?
Atina’da sokaktaki sıradan vatandaş bile (Altın Şafaklılar, aşırı milliyetçiler ve ırkçılar hariç), Türkiye’den geldiğinizi öğrendiğinde size, “sorunlar politikacıların arasında, halkların arasında bir sorun yok der.” Sivil toplumdaki bu bilincin kolay kolay değişeceğini sanmıyorum.
Yıl sonunda kitap geliyor, Çare Barış Gazeteciliği
Sizin Yunanistan’daki Türk dizileriyle ilgili çalışmanız sanıyorum kitap olarak da çıkacak. Bu çalışmanın seyrini anlatır mısınız? Neden ve nasıl böyle bir çalışmaya başladınız? Şu anki durum nedir?
Bu araştırma uluslararası bir yayın evinden çıkacak bir kitapta bölüm olacak. Kitabın Aralık 2020’de çıkması planlanıyor. Diğer yandan Türkçe bir kitap da çıkarabilirim belki. Bu çalışma bir gecede ortaya çıkmadı. 41 yıllık güncel ve akademik anlamdaki yaşanmışlıklarım beni bu noktaya getirdi.
Çok uzun olmayan bir zaman önce ortak bakanlar kurulu toplantıları yapan iki ülke siyasi olarak neden bu kadar gergin ilişkiler yaşıyor? Hep söylendiği gibi bu siyasetçiler arasında mı, halka da yansıdı mı, yansır mı?
Yıllardır Türk-Yunan ilişkilerine dair üzerinde durduğum bir nokta var. Her iki taraftaki gazetecilerin üzerine düşen sorumluluk. İki tarafta da çıkan haberler, atılan manşetler savaş çığırtkanlığı üzerine kurulu. Yani iki taraftan da gazetecilerin yetkililere “iki ülke arasında sıcak çatışma yaşanır mı?” şeklindeki sorusu dahi savaşa zemin hazırlayan bir durum. Adeta her iki tarafın da gazetecileri savaş naraları üzerinden besleniyor. İki ülkenin diplomasisi arasında gerginliği tırmandıran unsurların en büyüklerinden biri bana göre her iki ülkede de birbirine dair oluşan gazetecilik ve habercilik anlayışıdır. Her iki taraftaki sektör temsilcilerine seslenerek "Barış Gazeteciği" yapmaya ne dersiniz?” diyorum… Neyse ki sivil halklar düzeyindeki bilinç gazeteciler ve siyasetçiler gibi değil.
Bence bu konuda en büyük rol her iki ülkede de medyaya düşüyor. Medya söylemlerinin milliyetçilik ve şovenizmden uzaklaşması gerek. Bu konuda Atina Üniversitesi İletişim ve Medya Çalışmaları Bölüm Başkanı Prof. George Pleios’la bazı projelerimiz var. Her iki ülkedeki iletişim akademisyenleri ve medya mensuplarını bir araya getirmek ve çalıştaylar düzenlemek istiyoruz. Umarım hayata geçirebiliriz.
‘99 ve 2000’lerin ilk 10 yıllık dilimine dönebilmek dileği ile… Bence başarabiliriz!
Röportajın Atina Haber'de yeniden paylaşılmasına onay veren kronos34.news ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Dr. Öğr. Üyesi Figen Algül'e teşekkürlerimizi sunarız.